UYDURMA RİVAYETLERİN NAMUSUNU KURTARMAK İÇİN KURAN’A
YÖNELİK ŞÜPHELER ÜRETENLER!
BUNU NİÇİN YAPARLAR?
Dinin kaynağı, Doğru haber akıl ve beş duyu ile tespitin
sonuçlarıdır. Kuran ın bize gelmesi doğru haberdir. Haberi mütavatir dir.. Hem
Müslümanlar hem de Müslüman olmayanlar tarafından ittifakla binlerce kişi
tarafından tartışmasız olarak şahit olunmuş ve Hz. Muhammed vasıtası ile bize
ulaştığı kabul edilmiştir. Bunlarla birlikte Allah resulü tarafından
görevlendirilen onlarca vahiy katipleri tarafında ezbere alınmış, ayrı ayrı
sayfalara yazılmış, Allah resulü irtihali sonucu da hemen kitaba
dönüştürülmüştür. Bu kadar açık ve şüphesiz bir gerçek varken, Allah resulü ve
dört halife tarafından yazdırılmayan hatta yazımı ve toplanması yasaklanan
Kuran’dan yaklaşık 250 300 yıl sonra, metin tenkidi yapılmadan toplanan ve çok
metanetli sorunlar içeren , Kuran’a ve Allah resulü örnekliğine kişiliğine
taban tabana zıt, Allah’a iftiraların dolu olan rivayetleri Kurtarmak adına,
adı Müslüman olanların ürettikleri söylemler hangi mantığın ürünüdür?..! Adam
uydurma rivayetlerin namusunu kurtarmak için, “Sahabe tarafından rivayet edilen
hadislere inanmıyorsunuz da, sahabe
tarafından toplanan Kuran’a neden
inanıyorsunuz!..? Diyor ve devam ediyor.
“ Eğer rivayetler yalansa Kuran’da yalandır. peygamberle ilgili bu rivayetler
dediğiniz kadar uydurmaysa , Kuranın rivayetleri ile de şüphe duymaya başlayın,
o zaman..aynı sahabeler ve müslümanlar Kuran diye kitap uydurmuş ve de
sorgulanmasın diye içine bir de biz onu koruyacağız ayeti ilave etmiş olamazlar
mı ?" Diyebiliyor! Aman
Allahım!..... Zerre kadar aklı, mantığı vicdanı olan insan bunun ikisinin aynı
şey olmadığını görmez mi! Anlamaz mı?
Ancak vicdanın körlüğü gözün körlüğünden ne kadar berbatmış, ne kadar
karanlıkmış, insan bu tür söylemleri kendini Müslüman olarak tanımlayanlardan
görüp duydukça kalplerin mühürlenmesinin ne olduğunu anlıyor!.. Bu sözler bir
Müslümanın olabilir mi? Ne ile neyin kıyaslandığına bir bakın! Meseleyi bir
anlamaya çalışalım.
Allah resulü kuran ın unutulmaması yanlış bir şeyin
karışmaması için, onlarca vahiy katipleri görevlendirmişti. Bunlar bu alanda
yetenekli ezberi güçlü insanlardan oluşuyordu. Kuran ın yazıya dökümü, Hz. Ebu
Bekir döneminde bunların sayısı beş yüz idi. Kitabın yazımı bu hafızların
ezberleri bir arada kontrol ile oldu. Oysa, Allah resulü hadis katibi
görevlendirmek şöyle dursun, benden kuran dışında her hangi bir şeyi yazmayın
dediği adı sahih olan kitaplarda mevcuttur!. Buda yetmemiş habersiz yazılanları
yok ettirdiği ile ilgili rivayetleri yine hurafecilerin kuran ın yerine koyduğu
rivayetlerde mevcuttur. Buna rağmen, Hz. Ebu Bekir ve Ömer sahabenin büyük bir
çoğunluğunun yaşadığı kendi dönemlerinde hadisleri toplattırmış, beş yüz hadis
ortaya çıkmıştır. Bunların içinde çelişkili rivayetleri görünce ümmetin
arasında fitne çıkmasın diye toplattırdığı hadisleri yaktırmıştır. Daha sonra
iki yüz elli üc yüz sene sonra hiç bir sahabenin hayatta olmadığı onlardan yedi
sekiz nesil sonra yaşayan torunlarına sorularak toplandığı söylenmektedir. Buda
çok netameli ve sorgulanması gereken bir hikayedir! Nasıl mı? Hadis ehli
dediğimiz kişilerin hiç birisi Arap değildir. Bunlar o coğrafyayı hiç
bilmedikleri gibi sahabe torunlarının kimler olduğunu bile bilmezler. Buna
rağmen Sadece Buhari’nin at üstünde 50
bin km yolculuk yaptığı 800 bin hadis
ravileriyle görüşüp onların güvenilirliğini test ettiğini, her bir hadis için
gusül abdesti alıp rüyada peygambere bu
hadisin doğru olup olmadığı sorduğu böylece
sahihlerin oluşturduğu söylenmektedir. Bu eylemin matematiksel bir işleme döktüğünüzde, değil
bir insan yüz insanın altından kalkabilmesi mümkün değildir!
Ayrıca bugün adı hadis olarak gecen rivayetlerin sayısı iki milyona yakındır. Doğru ve yanlışın iç
içe geçtiği, Allah a ve resulüne iftiraların ağırlıkta olduğu bu rivayetler
ile, bize ulaşımında ve kağıda dökümünde zerre kadar bir yanlış ve yanılgının
olmadığı KURAN ı eşitlemeye çalışmak bir akıl tutulması mıdır? Yoksa bir
münafıklık mıdır? Anlaşılır gibi değil!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder