KÖYÜMÜZ İNSANI RAHMETLİ OSMAN KOÇ İLE İLGİLİ KÜÇÜK ANEKTOTLAR
“BIYIKAYDINLILAR
nasıl İstanbul’lu Olduk” başlığı altındaki metinde adı geçen Şık, şeyh ya da
deli Osman olarak bilinen insan dedemdir. Babam Arslan 1964/65 Ulaklı, Kabul daha sonra adı değişen
Dere Düzü gibi farklı köylerde imamlık yapmaya gittiği zaman ben dedemle köyümüzde
kaldım. İlkokul 3. sınıfa kadar onun yanında okudum. Ona olan özlemim, sevgim
bir nebze olsun eksilmedi ve onu hiç unutmadım. Onun gibi dürüst, samimi, hayır
sever, hak ve hukuka riayet eden bir insanı bir daha tanıma fırsatım olmadı.
Okuyucuyu sıkmak istemem ancak, rahmetli ile ilgili bir iki kısa anekdot
anlatmak isterim.
Sanırım 1963
-64 li yıllar. Köyümüzün okul inşaatı bitmiş etrafına duvar örülmesi
gerekmektedir. Bu işi yürüten insanda, köyümüzün ilk okumuş insanı Ziya oğlu Hacı Mustafa. ona ziya’nın hacı
derlerdi. Yani köyümüzün ilk eğitmeni idi. Eğitmen Osman ustaya okul duvar
inşaatında çalışmasını ister. Günlük usta yevmiyesi 20 liradır. Çalışmayı kabul
eden Osman usta bir şart ileri sürer. Ben 20 liraya çalışmam der. Eğitmen onun
daha fazla yevmiye isteyeceğini düşünerek
- “ben senin iyi bir usta olduğunu
diğerlerinden daha fazla duvar öreceğini biliyorum. Ancak sana fazla verirsen
diğerlerine ayıp olur. Bu köyümüzün ortak malı sende diğerleri ile aynı yevmiye
ile çalış” der. Şık Osman beni yanlış
anladın ben daha fazla yevmiye istemiyorum. “Ben 15 liraya çalışmak istiyorum” der. Eğitmen sebebini sorar. Osman; “ Çünkü
ben iş ortasında namaza giderim diğerlerinin hakkı geçer ben başkanının hakkı
ile yaşayamam.” der. Eğitmen ne kadar 20 liraya çalışması için uğraştıysa onu
ikna edemez. Sonunda şeyh Osman 15 lira yevmiye ile çalışır. Onca yoksulluğa
rağmen dünya malına zerre kadar değer vermezdi.
Ali Apaydın, ona hasanın Ali de derler.
Dedemin damadıdır. Onun evine gittiği zaman damat evde olmazsa kızının önüne
koyduğu yemeği dahi yemezdi. Gerekçesi çok ilginç kızına “ev sahibin evde
yokken onun haberi olmadan onun kazancını yemem çünkü haram olur” derdi.
Önceki
yıllarda köydeki herkesin bir bağı bir de bahçesi vardı. Bir yıl Şeyh Osman’ı
köylü bekçi tutar. Kendi yiyeceğini nasıl olduysa bir tilki ile paylaşır.
Tilkiyi kendine alıştırır. Tilki ondan kaçmaz her gün birkaç kez yanına gelir.
Bunu da kimseye söylemez. Ancak köyün çobanları bunu fark eder ve tilkiyi
öldürürler. Onun için günlerce üzüldüğünü bilirim.
Bir hayvana
basmamak için yolda çok dikkatli yürür hiçbir canlıya zarar vermek istemezdi.
Onun en iyi arkadaşları bir kısmının isimlerini dahi unuttum. Hatırladığım
kadarıyla, Rahmetli Seyit, Ato diye bilinen Abdurrahman, Çelengin Hacı, Muhlis,
Aygardağ, Bastaklı…. Allah cümlesine
rahmet etsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder