İSLAMIN GENETİĞİ İLE BU KADAR OYNANDIĞI İDDİA
EDİLİYOR, TARİHTE BU YANLIŞLIĞA DUR DİYEN OLMADI MI?
Topluma yerleşen bir din bilinci var. Toplum; din adına bildiği şeylerin ne kadarı Kuran’ın
ifadesi, ne kadarı sünnetten, ne kadarı tarihi bilgi, ne kadarı geçmiş
kültürlerin ürünü, bunu maalesef ki ayırt edemiyor. Normal şartlarda da etmesi
pek kolay değil. Bunun için hem doğru kaynağa ulaşmak hem de emek vermek gerek.
Bu gerçeklerin haykırılması yeni bir şey de değil.
Ama bunları söyleyenler diğerlerinden daha cılız kaldığı da bir gerçek. Tabiin
neslinden Hasan Basri’ ilk yezide yazdığı ve bugün tercümesi yapılan Kader
risalesinde yezit’in dini bozma adına yaptığı yanlışları uzun uzun yazmıştır.
Hz. Hüseyin’in kendisi bu uğurda şehit edilmiştir. Yine üçüncü kuşak torunu İmam Zeyd ha keza İslam’ı
bölmek isteyen, bir takım tefrikaları din haline getirmek isteyen şii
gruplarına verdiği doğru mesajlar yüzünden ihanete uğramış ve şehit edilmiştir.
Yine devrinin en güçlü imamlarından
İmamı Azam bu tür yanlış ve yalanlara karşı durması neticesinde başına gelmeyen
kalmamış, öldürülmüştür. Eski dönemlerde
de bir hayli örnek olduğu gibi yine yakın dönemler Mehmet Akif rahmetlinin
çırpınışlarını şiirlerinden anlıyoruz. En çok hitap ettiği alan bağnaz
dindarlığadır. Sonra başına gelenler malum. Günümüzde bunu dillendirenlere
karşı tepki her zamankinden daha güçlü. Onlara atılan iftiralar, onlarla ilgili
söylenen yalanların haddi hesabı yok. Nerdeyse kafir ilan edenden tutun
öldürülmesine kadar fetva çıkarmaya yeltenenler var. Günümüz ilim adamlarından
bu hakikati bilenlerde bunlardan korktukları veya tribüne oynadıkları için ya
suskun kalıyorlar. Ya da bu bozulmuşluğun arkasında gibi görünmeye
çalışıyorlar.
Bu bozulmuşluğu temellerinin kimler tarafından
atıldığını İslam’ın en ilk kaynaklardan
öğreniyoruz. Bu gerçekler bugün ki din algısına, alışkanlıklara, ters geldiği
için toplumda yeterince ilgi görmüyor. Bu gerçeklerin karşısında duran yıllardan
beri dini temsil ettiğini, kendi alışkanlık ve yaşam tarzlarını din olarak
ortaya koyan derin yapılar mevcut. Onların propagandaları siyasi ağırlığı,
medya kuruluşları, topluma dönük yüzleri küçümsenecek gibi değil. Bu
gerçeklerin önünde en büyük engellerden birisi de, islamı terör dinine
dönüştürme cabalarından kaynaklanıyor. Kendine Müslüman diyen harici mantıklı,
sapkınlaşmış cihatçı selefiler, (selefiliğin bütünü kastedilmiş değildir)
belirli şart ve zamana yönelik söylenme
ihtimali olan rivayetleri bağlamından
kopardıkları ayetlerin altına yama yaparak insan öldürmeyle ilgili bir sürü
anlamlar çıkartıyor. Gözünü kan bürümüş bu yapılar Müslümanların bir birlerini
Allah Allah diye öldürmesi sağlamak için kullanmayacakları hiç değer kalmamış.
İslam onların elinde zalim bir kılıç olmuş. Terörü meslek edinmiştir. İslam’ın itibarını sıfırlayan bu mantık,
elbette Allah’ın kitabının anlaşılmasını istememekte. Zira Allah insanı
öldürmek için değil yaşatmak için yarattığını söylüyor.
Eğer islam amacından kopmamış olsaydı, Mezhepler ortaya çıkarımıydı?.
Pekiyi Mezhepler bu bozulmuşluğu engelleyebildi mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder