KURAN ANLAŞILMAZ DEDİLER NE ZIRVALIKLAR YUTTURDULAR
Kuranı okuyoruz anlamıyoruz. Birileri bize Kuran anlaşılmaz
diyor, onlara itibar ediyoruz. Dini anlayanlardan öğreniyoruz. Her birimize
farklı kanallardan din öğretildiği için, öğrendiklerimiz bir birini tutmuyor.
Bu sefer seninki doğru, benimki doğru kavgasına giriyoruz. İyi de bu doğruyu
nasıl anlayacağız?
Evet dostlar. Hakikat tek iken, bugün hakikatlerin sayısı
binlerle ifade ediliyor. Hakikati bulma gayreti içinde olanların serüvenleri
ise elbette farklı farklıdır.
Genel üzerinden konuşmak gerekirse, dinini öğrenme
konusunda arayış içinde olanları, cemaatler ya da gruplar farklı propaganda ve
sempatik davranışlarıyla kendilerine çekmekteler. Genelde bu grupların dini
konuda benimsedikleri ve öne çıkardıkları konular; tasavvuf, rivayet kültürü,
gaybi bilgiler, mucize ve kerametlerden
oluşmaktadır. Zira insanların hikaye ve
masallara karşı düşkünlükleri bilindiği için, bu alanlarda da dağarcıkta istenilen de çok malzeme
olması nedeniyle sempatizanları etkileyip efsunlamak kolaylarına gelmektedir. kaynaklarında grup liderlerini nerdeyse
peygamber seviyesine hatta daha ötesine çıkartan Kuran’ hakikatleriyle
bağdaşmayan etkileyici ifadelerde vardır. Böyle olunca her şeyi bilen gören,
kainat üzerinde büyük yetkisi olan, gayptan haber veren, alim yada şeyhler
üzerinden din algısı oluşturulmaktadır. Buralarda yapılan telkinler, sohbetler,
tavsiye edilen kitaplar, vasıtasıyla, öğretilen din, her şeyi ile İslam’ın yorumsuz orijinali
aslıymış gibi öğretiliyor. Her grubun öncelediği kaynaklarda farklıların olması
sebebiyle de inançlarda farklılıklar başlıyor. Buralarda öğretilenler, bireylerin
değişmez doğruları oluyor. Artık onlara göre, dinin en iyi temsil edildiği yer
bulunduğu gruptur. Dinin asrımızdaki
temsilcisi ise, o grubun lideridir!. Bu liderler; bazı rivayetlerde sözü edilen“ Her yüz yılda
gelen mürşit “ üstat, asrın imamı, gavs, mehdi vs. gibi makamın sahibi!
olabiliyorlar! Burada bulunmanın ne büyük bir kısmet olduğunun anlatılması da
ihmal edilmez! Grubun liderine kayıtsız şartsız teslim olmak da Hz.
Peygambere itaatten sayılıyor! Verilen görevleri yapanlar Bedir sahabesi
eşdeğerindirler! Sözleri ile taltif ediliyor.! DURUM BÖYLE OLUNCA FARKLI DİNİ
BİLGİSİNİ KURAN VE SAHİH SÜNNET ÖLCÜSÜNDE ÖĞRENENLER İLE ARALARINDA DERİN
UCURUMLAR MEYDANA GELİYOR. BU PROBLEM NASIL DÜZELECEK.?
İş burada kalsa ya! Ötekileştirdikleri ya da kendilerinden olmayanlara karşı gizliden
gizliye düşmanlığa varan iftiralarla
nedeniyle Müslümanlar arasına fitne tohumları ekerler. Çok zor durumda
kalınmazsa onların arkasında namaz bile kılınmayacağı anlatılır. Gruplarını
zinde tutmak için vahiy alıyorlarmış
gibi İslamın kabul etmediği asılsız şeyleri cemaatleriyle paylaşırlar. Kendilerine göre bazı dini
ritüeller üretirler.
Merdiven altı bu çakma
dini anlayışlar; ıslama yaftalanmış takkiye anlayışı ile kendilerini gizlerler. Yani Kuran’ın reddettiği uydurma anlayışlarını batini bilgi saydıkları
için başkalarının bilmesini istemezler.
Kendilerini de açığa vermezler.
Grup dışında kimseyle de paylaşmazlar.
Böylesi telkinler ile yetişenlerin büyük bir kısmı kariyeri, tahsilleri
ne olursa olsun, bu sihirli ve afsunlu
ortamın cazibesinden asla
kurtulamaz çıkamaz duruma
geliyor. Velev ki bunlar isterlerse İlahiyat okusunlar. Şahsiyeti, düşünme ve akıl etmesi elinden
alınan bu bireyler, artık bulundukları grubun kurşun askeridir. Bulundukları
grubun dini argümanlarını korumak ve kollamak İslamı korumakla eşdeğerdir! Bu
uğurda, hiçbir teste tabi tutmadan söyleyemeyecekleri yalan, etmeyecekleri iftira
yoktur. Üstelik bunu din adına yaparlar. Nedenine gelince “hedefe ulaşmak için
her yol mubahtır” yalanı islamın bir sözüymüş gibi anlatıldığı için! Aleyhinde bulunacakları birini tanımalarına
gerek yoktur!. Liderleri ne söylemişse aynen onu tekrar ederler! Bunun
örneklerini her dönemde görmek
mümkündür.
Hakikati bulma gayreti içinde olup da aileden, çevreden az
çok dini bilgisi olanlar ise, bu guruplara kapılsa da daha önceki öğretilere
ters gelen şeylere karşı bir sorgulama içinde olabildiklerinden bağnaz bir
bağlılık içinde olamayabiliyorlar.
Bu tür yapılanma dışında da farklı öğreti biçimleri olsa da
bunlar islam dünyasının azını teşkil etmektedir. Zaten yukardaki anlayış onları nerdeyse
Müslüman bile saymamaktadırlar.
İslam
coğrafyasındaki müslüman ana ve babadan olan insanların büyük bir çoğunluğu bu
rezaleti, gayri ciddiliği, çelişkili söylem ve davranışlara şahit olduklarından
böyle din mi olur? Deyip dinden soğuyor ve dine mesafeli davranıyorlar.
Dindarlık kisvesine bürünmüş insanların acımasız tenkitlerine karşı bazen din
düşmanı bile olabilmekteler.
Birde farklı din mensuplarının Kuran üzerinde islamı
kabulleri vardır. Bunlar son derece
ilkeli islam ahlak ve faziletine uygun bir hayat sürerken “Eğer biz Kuran’ı
tanımadan Müslümanları tanımış olsaydık İslama asla girmezdik” sözleri aslında
kulaklara küpe olması gerekmez mi?
Din adına hizmet verdiğini sanan bütün gruplar, kendilerinin doğru yol üzere
olduklarını iddianın ötesine taşırlar. Öylede kabul ederler. Bunların her zaman
cemaat veya tarikat meşrebinden olması da gerekmiyor. “Kuran anlaşılmaz,
Kuran’ı herkes anlamaz” iddiasını ileri süren bütün anlayış ve yapılanmaların birçok
yönden benzerlikleri vardır. Çünkü beslendikleri kaynaklarda büyük bir oranda
benzerlikler mevcuttur. Uydurma
rivayetlere aşırı bağımlılık, aklı devre dışı bırakma, tekfircilik, eski İslam
alimi tapıcılığı, üstün bilgi ve akıl sahibi olarak kabul edilen birisine
teslim olma, hakikati arama ve
araştırmak yerine algı üzerinden saldırmaya meyil, islamın en temel
önceliklerinden olması gereken ahlak anlayışını hayatının dışına itmek, özden
ziyade, şekil üzerinden dini anlama ve algılama.
Kuran’ın maksat ve amacına bakmadan rivayetler üzerinden
üretilen, hakikati tahrif eden bu dini anlayışları, Bütün mezheplerde,
tarikatlarda ve cemaatlerde görmek mümkündür. Bunun temelleri maalesef ki
tertemiz gördüğümüz mazide ikinci ve üçüncü yüzyılda atılmış, bu güne kadar
ilavelerle katmerleşerek günümüze kadar gelmiş ve şu an, tüm vahşeti ile islam
dünyası bunun acısını çekmektedir.
Oysa İslam; Herkese yalnız dosdoğru olmayı emreder. Kuran
üzerinden insanla ilgili örnekler verir. Hatta bunu peygamberler üzerinden
insanın yanılabileceğini, aldanabileceğini anlatır. Bırakın kötülük üretmeyi
akıldan geçen yanlış düşüncelere karşı bile insanı uyarır., insanı ve
şahsiyetini önceler. Onun dini inancına bakmaz kişiliğini, malını canını
garanti eder. İslam tam bir ahlak dinidir. Gel gör ki, ahlakın bugünkü anlamı hakiki anlamını yitirdiğinden, herkesin
kendi bağnazlığını koruması için yapacağı her türlü saldırının, iftiranın, kan
içmenin İslam dışı bir ahlaksızlığın adı
olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder